Mutlak Eşitlik Yoktur…
Birimiz zengin ailede doğar
birimiz fakir ailede…
Kimi şansızlığın dibini bulur kimsesiz doğar…
Biri Afrika’da, biri Avrupa’da doğar…
Kimi daha kötü bir yerde
kimi ise süper yaşam standardı olan bir ülkede…
Kimi ise
yalanların dolanların uçuştuğu,
emeklinin süründüğü,
çalışana üç kuruş maaş verildiği,
zam üstüne zam yapılan,
vergi üstüne vergi alınan bu topraklarda doğar…
Ortak payda “şükretmek”, “beterin beteri vardır” cümlesindeki art niyettir!
Biri yakışıklı biri değil, biri uzun biri kısa..
Evet,
“Eşitsiz” olabiliriz, ama adil olunsun isteriz!
Bu yüzden adalet, herkese aynı işlemeli!
Yoksa ‘Bu benden, bu ondan’ olursa
Yüzde yüz adalet yoktur biliyorum!
Sadece “Tam” adalete yakın olmak isterim…
Yüzde yüz adalet yeryüzünde yok,
Önemli olan adaletin yakınına yaklaşabilmek!
Hepsi bu…
Bakın geçen sene VAR’a rağmen neler yapıldı maçlarda.
VAR’a rağmen kaç takımın hakkı yendi.
VAR’a rağmen kul hakkı yemek ‘Ahlak’ oldu!
Onca skandala rağmen utanmadan, sıkılmadan hiçbir şey olmamış gibi davrandılar! Olağan şeylermiş gibi bahsettiler rezilliklerden!
Önce Beşiktaş’ı lig yarışından düşürdüler.
Sonra, sesi çıkmayan Anadolu takımlarını elma kurdu gibi yediler.
Yavaş yavaş, hissettirmeden…
Adana’nın başkanı bağırıp durdu.. Sesini duyan olmadı.
Sonuçta Fenerbahçe’yi açık açık doğramak hiç de zor olmadı tabii…
Ve lig istedikleri gibi bitti…
Oysa herkesin beklediği bir avuç “Adaletti”…
Sultanlar Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han’ın dediği gibi
‘Kadıyı satın aldığın gün, Adalet,
Adaleti öldürdüğün gün, devlet de ölür’dü..
Beşiktaş – Galatasaray maçında da adalet olsun istiyordum.
Yöneten adil olsun, sonuç adalete uygun olsundu…
Adalet,
toplumları bir arada tutan en önemli çimentonun ta kendisiydi.
Ben bu hayalleri kurarken Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Beşiktaş – Galatasaray maçı başladı. Daha birinci dakika dolmadan Galatasaraylı oyuncunun yaptığı hatayı değerlendiren Beşiktaş golü attı.
Hakem de iyi başladı diyordum, gördüğünü çalıyor sarı kartlarını acımasızca veriyordu.
Hah dedim bu sene farklı olacak galiba…
Ve nerdeeee dediğim an gözümüzün önünde gerçekleşti.
Atağa kalkan Beşiktaşlı oyunca çekilerek düşürüldü. Bu faul ve sarı karttı.
Hakem Bey, avantaja bıraktı. Tamam, bu da normal!
Pozisyon bittiğinde GS’li oyuncuya sarı kart verecek diye bekledi herkes.
Ama o da ne, Hakem Bey aklını unuttu kafatasında…
O oyuncunun sarı kartı vardı, 2. Sarıyı verse oyundan atılacaktı.
Böylece GS 10 kişi kalacaktı!
Kıyamadı Hakem Beycik. Oysa kural ve adalet onu gerektiriyordu!
Sahada adaleti temsil eden adamlar maalesef yine aynıydı.
Bir maçın sonucu, maçın doğal akışı böyle değiştiriliyordu işte…
Yönetimler değişmiş ne gam,
‘Adalet Yontucular’ kaldıkça benim gibilerin hayalleri bir başka bahara kalıyordu, kalacaktı!
Anlaşılan,
Taş da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın üstüne düşse;
olan yine yumurtaya oluyor sözü asla değişmeyecek!
Yan hakem doğru karar veriyor. Orta hakem gördüğü halde başka karar veriyor.
Anlayacağınız bir ressam edasıyla küçük dokunuşlar yapmaya çalışıyor ama Beşiktaş gol attıkça attı.
Hakem “sonuç odaklı” ince rötuşlar yapmaya çalıştıkça Beşiktaş gol üstüne gol buldu. Ne yapalım bazen hayat insanın istediği gibi akmıyor işte!
Sizden istenen tek şey var Hakem beyler,
gördüğünüzü, dengeleri mengeleri düşünmeden çalın… Öttürün düdüğünüzü…
Suçluysa, kural dışıysa yaptığı maçın başında atın adamı…
Ki yapanın yaptığı yanına kar kalmasın!
Bunaltıcı sarı sıcak Ağustos gecesinde 5 gol oldu…
Futbol mutbol kesinlikle yoktu.
Atatürk Olimpiyat Stadı’nda maç oynanırken yine, güzel hayallere daldım.
Öyle daldım ki, ‘Bir Sevda Şiiri’ geldi.
Muzaffer Tayyip Uslu’nun o güzel dizeleri:
Sen eski bir sevda şiirisin.
Bir koku var sende,
Sıcak yaz akşamlarına mahsus.
Ellerinde mi,
Saçlarında mı,
Gözlerinde mi
Bilmem
Bir koku var sende,
Sıcak yaz akşamlarına mahsus.
Neyse anam babam neyse
Ne olursa olsun Adil olsun Adalet olsun!
OC bu gece de kaçar…
En Kalbi Muhabbetlerimle…
Ben CAN; Orhan Can…