İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, güne, eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu ile birlikte Üsküdar’da başladı. CHP Üsküdar Belediye Başkan adayı Sinem Dedetaş da ilçe turunda İmamoğlu çiftine eşlik etti.
Üsküdar Küçüksu Mahallesi Kapalı Spor Merkezi şantiyesinde incelemelerde bulunan İmamoğlu, ardından, Üsküdar Meydanı’na kurulan, İBB hizmetlerinin dijital ekranlar kullanılarak anlatıldığı iletişim çadırını gezdi. Ziyaret öncesinde ve sonrasında vatandaşların ilgi odağı olan İmamoğlu çifti, sahilde balık tutan oltacılarla renkli sohbetler gerçekleştirdi.
İmamoğlu, İBB çadırının hemen yanına konumlandırılmış olan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Özel Sergisi’ni gezmeyi de ihmal etmedi. Üsküdar sahilinden Ünalan Mahallesi’ne geçen İmamoğlu çifti, semt pazarında esnaf ve vatandaşlarla bir araya geldi.
ÜSKÜDAR’DAN KARTAL’A GEÇTİ
Kartal Belediyesi tarafından inşa edilen Neriman-Sami Türkdoğan Aşevi-Gıda Bankası ve Afet Lojistik Merkezi; CHP TBMM Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel ve bağışçı Türkdoğan ailesinin katılımlarıyla hizmete açıldı. Açılış töreninde, sırasıyla Prof. Dr. İlter Türkdoğan, Yüksel, Günaydın ve İmamoğlu birer konuşma yaptı.
GÜNAYDIN: “ÜLKEYİ DEPREMLERE KARŞI DAYANIKSIZ HALE GETİRENLER, İLİÇ’TE KAPASİTE ARTIRIMINA DA İMZA ATANLAR”
Türkiye’de yaşayan her 5 kişiden 1’inin İstanbul’da ikamet ettiğini belirten Günaydın, “İstanbul’u, yıllarca ihanet edenlerin elinden kurtarmak ve gerçekten hak ettiği değeri İstanbul’a vermek çok kıymetliydi. Bakın bu kente ihanet ettiklerini kendileri söylediler. Ve bu ihanet, yalnızca kent suçlarından ve imar barışından ibaret değil. İmar barışıyla, bu memleketi depremlere karşı son derece dayanıksız hale getirenler, unutmayın arkadaşlar, İliç’te kapasite artırımına da imza atanlar, onay verenler. Bugün beşinci günümüz. Ve 9 kardeşimiz, hala 10 milyon metreküplük yığınının altında. Hala onlar kurtarılabilmiş değil. Peki bunu biz basit bir doğal afet olarak, basit bir kaza olarak görebilir miyiz? Hayır. Rant uğruna ve o ranta teslim olmuş yönetim, bu emekçi kardeşlerimizin ve o ekosistemin doğa yıkımının baş sorumlusudurlar” dedi.
“KANAL İSTANBUL’U YAPTIRMAYAN BİR BAŞKANIMIZ VAR”
Sözü Kanal İstanbul’a getirten Günaydın, “Türkiye’nin çok yatırım ihtiyacı varken, bu memlekette, doğaya, insana aykırı bir Kanal İstanbul yatırımına, 2011 yılından bu yana ısrar ettiler. Ve birileri de dediler ki, ‘Bu bir devlet projesidir. Sen buna nasıl karşı çıkıyorsun.’ Ben şimdi huzurlarınızda, sevgili Ekrem Başkan’a bir teşekkür etmek isterim. ‘16 milyon İstanbulludan ben oy aldıysam, İstanbullunun istemediği bir şeyi yaptırmam’ diyen ve bunu başaran bir Başkanımız var” ifadelerini kullandı.
“Basit bir basit bir yerel yönetim seçimine gitmiyoruz” diyen Günaydın, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin demokrasiyle, Cumhuriyetin ilke ve devrimleriyle beraber mi devam edeceğini; yoksa Türkiye’nin bir otokratik yönetim altında, bir tek adam devletine doğru iyice evrileceğini mi oylayacağız? Bu çerçevede biz, güçlerimizi birleştirmek zorundayız. Evet Kartal’da Gökhan Başkan’ımıza, Gökhan Başkan’ımızın yanında İstanbul’un 39 ilçesinde, bütün belediye başkanlarımıza destek vereceğiz. Ve elbette yalnızca İstanbul’un iyi yönetilmesi için değil, Türkiye’nin yeniden umuduna merhaba diyebilmesi için Ekrem Başkanımıza destek vereceğiz. Ayrımız, gayrımız yok. Kırılabiliriz, üzülebiliriz. Ama biliyoruz ki; biz, hep beraber Cumhuriyetiz. Biz, hep beraber Anadolu’yuz. Biz, hep beraber Türkiye’yiz. Her şey çok güzel olacak.”
İMAMOĞLU: “NE HAK YEDİM, NE DE HAKKIMI YEDİRİRİM KARDEŞİM”
Ardından sözü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu devraldı.
Bu sırada bir vatandaş İmamoğlu’nun konuşmasını, “Siz de bizim kalbimizi çaldınız” sözleriyle böldü.
“İnanın tek hırsızlığım o olacak, başka hiçbir şey olmayacak. Hayat boyu gönlünüzü çalmaya devam edeceğim” diyen İmamoğlu, “Bütün bu suçlamalarla birlikte, görevi elimizden aldılar. Ve çalmaya devam ettiler. Çünkü 3 ayımızı, oradan aldılar götürdüler. Onun için 3 ay eksik hizmet verdik bu şehre. O süreçte unuttukları bir şey var. Ne bu millet, ne on altı milyon insanımız, ne de onları temsilen ben; ne hak yedim, ne de hakkımı yediririm kardeşim. Bu kadar net. O gün, halk olarak hakkımızı savunduk ve bu zorluğu aştık” ifadelerini kullandı.
“MART AYINDA İKİ TANE DAHA METRO AÇACAĞIZ”
İktidar kanadından gelen tüm engellemelere ve yaşatılan ekonomik krize rağmen, şehre başarılı bir 5 yıllık süreç yaşattıklarının altını çizen İmamoğlu, “Hem ilçemizde hem Büyükşehrimizde, içtenlikle söylüyorum ki, tarihi başarılar elde ettik. Mart ayında iki tane daha metro açacağız. Bir tanesi Anadolu yakasında, bir tanesi Avrupa yakasında. Avrupa yakasındaki Ataköy-İkitelli hattı; Anadolu yakasındaki Çekmeköy-Sancaktepe-Samandıra hattı. Ve toplamda 65 kilometre metroyu, bu beş yılda bitirmiş olacağız. Bu büyük bir başarı. Devam eden metrolarımız da var. Bugün, itibarlı bir İstanbul var etmenin, alt yapıdan üst yapıya kadar inanılmaz işleri başarmanın büyük gururunu yaşıyoruz” diye konuştu.
“NELER NELER YAŞADIK”
Kartal’ın da bu süreçte kendi payına düşen hizmetleri aldığını kaydeden İmamoğlu, konuşmasının devamında özetle şu çarpıcı mesajları verdi:
“Hizmet dönemimizin en önemli kavramı, adalet. Biz bu şehre adaleti getirdik. Bu şehrin hiçbir insanını birbirinden ayırt etmedik; etmeyeceğiz. Hep söylerim; Cumhuriyet Halk Partisi’nin en çalışkan neferi olmayı, her zaman gururla hedef olarak söylemişimdir. Cumhuriyet Halk Partililerin gurur duyacağı bir evladı olmaktan da her zaman gururla bahsetmişimdir. Ama altını çizerek şunu hep söylerim: Siyaset, siyasi partiler, hizmet için bir araçtır, amaç olamaz. Partilerimiz ayrı olabilir, yolculuklarımız ayrı olabilir. Ama bizim inandığımız çok temel bir şey var. Biz, demokrasiye inanıyoruz. Bizim saygı duyduğumuz net bir şey var:
Bu şehrin ve bu ülkenin insanı, etnik kökeni, mezhebi, siyasi görüşü, inancına asla bakmaksızın… Bu önemli bir terbiyedir sevgili dostlarım. Bizi ayakta tutan terbiyedir. Bizi dimdik ayakta tutan bir vicdandır. Bunu korumazsak, Allah bizleri korusun. Şimdi bu ahlakla ve bu adalet duygusuyla yürürken, elbette neler neler yaşadık. Böyle deyince de sesim birine benziyor. Allah’ım ya Rabb’im; ne diyeyim? Şimdi; neler neler yaşadık. Ne engellemeler, ne engellemeler… Komedi filmi gibi bir kısmı.”
“3 BİN 500 İTFAİYE ERİ İSTEDİK, 750’SİNE İZİN VERDİLER”
“İstanbul’un o dönemki valisiyle, -şimdiki İçişleri Bakanımız- Acil Afet Toplantılarından birisinde, kendilerine, ‘İstanbul’un çok acil ilave itfaiye çalışanına ve hatta çok acil zabıtaya ihtiyacı var’ dedik. Çünkü bizim itfaiye çalışanlarımız, Türkiye’nin en muktedir afet uzmanları. Afet anında olağanüstü işler başarıyorlar. Allah onları korusun, ayaklarına taş değmesin. İtfaiyecilerin en büyük derdi nedir biliyor musun? O bir meslek olarak kabul edilmediği için, bazı haklarından mahrum kalırlar. Ben bunu hep söylüyorum. Bunu da bir türlü bu hükümet halletmiyor.
Çünkü insanlar, iş çözmeyi unutmuşlar. Bakın; 3 bin 500 itfaiye eri ihtiyacımız olduğuna, İstanbul’un mülki amiriyle beraber karar verdik. Ve yazı yazdık o dönemde. Kendilerinden de destek istedim. Hatta benim için aradığını da biliyorum. Ben defalarca aradım. 750 kişilik izin verdiler biliyor musunuz? 3 bin 500’den, 750! 1150 zabıtadan da 400. Bir imza biliyor musunuz? Bir imza atmadılar. O atmayan kişi, şimdi İstanbul adayı. Diyecek ki, ‘Haberim yoktu. Hani maden kazasıyla ilgili de ilişkisini böyle tarifliyorlar ya. Haberi vardı. Çünkü ben bunu, bizzat kendisine 2-3 kez telefonda söyledim. İlave mektup yazdım.”
“BU SİSTEMİN SORUMLUSU İSTANBUL’A ADAY OLAN SAYIN BAKAN DEĞİL”
“Bu sürecin, bu sistemin sorumlusu, İstanbul’a aday olan Sayın Bakan değil. Diğerleri de değil. Çünkü sorumlusu, bir kişi. Bakın bir kişi. bunu herkes biliyor. Adını bile demiyorum. Nasıl ki, ‘Rakibim kim olduğunu biliyorum’ dediğimde siz de ‘Evet, biliyoruz’ dediniz. Öyle bir şey bu. Bakın o bir kişilik anlayış, kendini her konuda muktedir görüyor. Ve kibir dağları aşmış Hatay’da depremzedelerin huzuruna çıkıp, oy vermedikleri için hizmetin nasıl geciktiğini, depremzedelerin gözünün içine baka baka anlattı. Anlattı bunu.
Yani diyor ki, ‘Bana oy verirseniz hizmet gelirdi. Vermediniz, onun için gelmedi. Çok tepki gelince, çıktı, milletin aklıyla alay eder gibi, 2-3 gün sonra şöyle bir söz söyledi. ‘Bu Cumhuriyet Halk Partililer var ya; kendilerine oy verenlere hizmet eder, oy vermeyenlere hizmet etmez’ dedi. Allah akıl versin. Milletin aklıyla alay eder gibi, 2-3 gün önce milletin huzurunda bunu söylüyor, tepki alınca sözü çevirip, CHP’ye getiriyor. Millet bunu yemez.”
“OYUNUZU TEHDİT EDENE VERMEYİN”
“Ondan sonra Ordu’da, -huylu huyundan vazgeçmez- gerçek duygularını ifade ediyor. Bakın ne diyor? Önce, ‘Siyasetin namusu var’ diyor. Ardından da namus anlayışını şöyle anlatıyor: ‘Ben’ dedi, ‘Cumhurbaşkanıyım.’ O; ben değil bu arada. ‘Hükümet bende. Benim adayımı seçerseniz, Ordu’nun kılına zarar gelmez. Doğalgaz gelsin istiyorsan benim adayıma oy vereceksin’ dedi. Şimdi kıymetli milletimize ben bir uyarıda bulunmakla kendimi borçlu hissediyorum. 31 Mart’ta seçim var. Seçime gidiyoruz. Bakın seçime giderken bile, milletini tehdit ederek oy isteyenden, bu milleti Allah korusun, 31 Mart’tan sonra neler yapar neler. Onun için milletimize buradan sesleniyorum. Sandığa giderken, bu sözleri aklınızdan sakın çıkartmayın.
Bugün sizi tehdit eden, oyu alınca neler yapar neler. Hakkı, hukuku, marifetli insanlarımızın iradesini bile kendinde gören bir akıl, seçimden sonra neler yapar, neler. Peki milletimize sadece bunu mu tavsiye ediyorum? Milletimize bir şey daha tavsiye ediyorum. Tabii ki onun tam tersini yapmayı tavsiye ediyorum. Onun dediği kim varsa, ona oy vermemelerini. Niye biliyor musunuz? Ona ve o bu akla, sandıkta öyle bir ders verin ki, seçimden sonra kalan 4 yılında size deli gibi hizmet etmek zorunda kalsınlar. İktidar süreleri var. Sizi dikkate alması için, oyunuzu tehdit edene vermeyin.”
“BİZİM MİLLETİMİZ CESURDUR”
“Bizim milletimiz cesurdur. Bizim milletimiz akıllıdır, zekidir. Bizim milletimizi tehdit edene, bu millet pabucu bırakmaz. Bakın bu millet öyle bir had bildirir ki, süt dökmüş kediye dönersiniz. Aynen 23 Haziran’da olduğu gibi. 13 bin, 800 bin oldu. Bu tehditten sonra, 800 bini kaç yaparsınız, Allah bilir. Bu bakımdan 31 Mart’ta, bize oy vereceksiniz. Biz diliyor ve istiyoruz ki, bizi seçeceksiniz. Umut ediyoruz ki, biz bize oy verene de vermeyene de büyük büyük hizmetler yapacağız.
Onlar da giderayak daha çok çalışmak zorunda kalacaklar. Bunlar hizmet yarışı olacak. Sizler, halkımız, bizim tek yüzümüzü döneceğimiz milletimiz; bizim sonuna kadar dinleyeceğimiz, gözümüz gözünüzün içine bakacak, kulaklarımız sizde olacak. Milletimizin dediği olacak. Milletimizin dışında bize hükmedecek, bize tabiri caizse, tabiri ona ait şekliyle ‘buyuracak’ bir Allah’ın kulu yok. Bize buyuracak, millettir. Bu millet, 100 yılı aşkın süredir demokrasi mücadelesi veriyor, özgürlük mücadelesi veriyor. Bizim terbiyemiz nettir. O terbiye, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir terbiyesidir. O terbiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir.”
“PAROLAMIZ NET: TAM YOL İLERİ”
“İşte tam da bu bakış açısıyla, Kartal’da da İstanbul’un 39 ilçesinde de bütün Türkiye’de de parolamız net: Tam yol ileri sevgili kardeşlerim. Göreceksiniz; seçime kadar işlerimizi layıkıyla milletimize anlatacağız. Seçime kadar inşallah çok çalışacağız. Gece-gündüz çalışacağız. O, bu, şu demeden çalışacağız. 16 milyon insanımız için çalışacağız. Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Herkese birbirimizi anlatacağız.
Ben Kartal Belediye Başkanı’nın anlatacağım. O beni anlatacak. Ya da Pendik Belediye Başkan adayımızı anlatacak. Hep birlikte birbirimizi anlatıp, iyi insanlar, terbiyeli, ahlaklı, adaletli insanlar görevlerine devam edecek. Ve her şey çok güzel olacak.”